Merhaba!
Bu e-maili Türkçe yazmak istedim. Umarım okursun.
Bu hafta topluluk önünde konuşma kulübü olan Toastmasters'da kendimi tanıtan bir konuşma yaptım.
Sıradan bir şurada doğdum, şunu okudum, şu işi yapıyorum konuşması olsun istemedim. Gerçekten kim olduğumu farklı bir şekilde ama içten anlatmak bu anlatma çabası sayesinde ben de kendimi yeniden tanımak istedim. Aklıma şu soru geldi 'Ben olmak nasıl bir deneyim?' ve 'Bu deneyimi bana kim anlatabilir?'. Bu da bana şu fikri getirdi 'Ben olma deneyimini uzuvlarımdan / organlarımdan dinleyebilir miyim acaba?'.
Çok enteresan bir egzersiz oldu bu benim için. Ayaklarım bir sürü anıyı getirdi zihnime. Yazları çıktığımız tatildeki kumlar, yan bahçede oynarken bastığım çivi, saatlerce işte giydiğim topuklu ayakkabıların sonucu gece ayaklarımın kasılması ve kramplar, 25 yaşında başladığım baleyle ayaklarımın güçlenmesi, kıvrılmasının geçmesi ve ağrıların azalması, covid zamanı evde geçirdiğim sürede ayakların özgürlüklerini ilan etmesi...
Karnım enteresan şekilde bana birçok duyguyu hatırlattı, özellikle heyecanları. Duygularımın karnımda hissedilmesine şaşırdım. Dans, müzik, okuduğum kitaplardan, tanıştığım, hikayelerini dinlediğim insanlardan aldığım ilham, seyahatlerin ve yeni deneyimlerin heyecanı, aşk, güzel tatlardan aldığım keyif... hepsi karnımın hafızasındaydı.
Kalbimde hatıralar değil de geniş bir sevgi hissi vardı. Tüm canlılara, dünyaya, bildiğim ve bilmediğime, gördüğüm ve görmediğime sevgi.
Zihnime baktım, bir kayıt bulamadım. Alan buldum. Boşluk. Şaşırttı bu beni. O kadar yargılar demek ki zihnimde depolanmamış. Bedenime kaynamış.
Bu araştırmayı yaptım, keyif de aldım ama tatmin olmadım. Ben değilim ki bu. Bu duyduklarımın hepsi geçmiş, hepsi tarih. Şu an, geçmişten bağımsız olarak var olabilir. Ben de. Geçmişle kendimi tanımlamayacaksam ben kimim? Emin değilim. Ama merak edenim. Hissedenim. İlham alanım. Sanırım şu anda ben buyum.
Sen kimsin? Sen kendini nasıl tasvir edersin? Uzuvlarına sorsan kendin hakkında ne öğrenirsin?